DEPREM DEĞİL, EMPERYALİST KAPİTALİZM ve ONUN DOĞAYI OLUMSUZ DÖNÜŞÜME ZORLAYAN MEKANİĞİ ÖLDÜRÜR!

Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da devletin deprem karnesinin zayıf olduğu aşikardır. Ülkenin depremler ülkesi olma gerçekliği biliniyor olmasına rağmen, devlet ve onun siyasi temsilcilerinin ranta dayalı yapılaşmalara göz yumması sonucu binlerce insan depremlerde hayatını kaybetmiştir.

Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkı, bu sabah 04:10- 04:30 saatleri arasında merkez üssü Maraş Pazarcık olan bir depreme uyandı. Depremin vurduğu Maraş, Antep, Malatya, Batman, Bingöl, Elazığ, Kilis, Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Muş, Bitlis, Hakkari, Adana, Osmaniye ve Hatay’dan can kayıpları haberleri artarak gelmeye devam ediyor. 

Deprem ve doğal afetler doğanın parçası olduğu gibi, insan faktörlerine ve kapitalist ekonomi politiğin doğayı darbeleyen çılgın dönüşümüne, kendi diyalektiğinden ve mekaniğinden verdiği cevaplarla ‘felaketler’ hâlini alır. Eşi benzeri görülmedik şekilde sermaye genişlemek için dünyanın her santimetresinde, her karesinde yıkımı örgütlüyor. Dünya tarihi buna tanıktır. Bizler de tarihin ve bilimin dürüst öğrencileri olarak bu duruma yıllardır tanığız. Enver Gökçe’nin yıllar önce bir şiirinde belirlediği ‘’onlar yoksul eti yerler ve içtikleri kandır’’ bu durum sadece Türkiye ve Kuzey Kürdistan’a has olmadığı gibi, dünyanın her karesinde emperyalist tekeller ve onların işbirlikçisi, uşağı komprador burjuvalar tarafından tekrar tekrar tanıtlanmaktadır. Soykırımlar, savaşlar, askeri darbeler, deprem ve sel felaketleri, pogromlar Sovyet Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti deneyiminin çözülmesiyle beraber dünya sahnesine tekrar sokulmuştur. Çeşitli işgal, ilhak ve lokal savaşlar ve daha fazla kâr uğruna tahrip edilen doğa bizlere gezegenin kapitalizm ve sermaye eliyle uçuruma sürüklendiğini göstermektedir.

23 yıldır hükümet koltuğunda oturan AKP kliği, T.C devletinin;  yoksullara, işçilere, işsizlere, emekçilere, Kürtlere, Alevilere ve bilumum emekçi ve ezilenlere karşı bir savaş aygıtı olduğunu tekrar tekrar kanıtlayan bir pozisyonda bulunmaktadır. Fay hattının üstüne havalimanı yapmak, afet alanlarına limanlar inşa etmek, duble yollar yapmak, gölleri kurutarak pistler inşa etmek ancak ve ancak işçilere, emekçilere tüm ezilen kesimlere karşı savaş aygıtı olan bir sermaye devletinin başaracağı bir şeydir. Çünkü yıkım yeni rantlar ve alanlar açacaktır sermaye için. Sermayenin ölü emek olduğunu kanıtlayan bu durum, Dünya ve Türkiye/ Kuzey Kürdistan’da son otuz yılda yaşananlarla beraber düşünüldüğünde  felaketler döneminin, savaş ekonomilerinin, yıkımın kapısının çoktan açıldığını özetlemektedir. Afetin yıkacağı alanlara yeniden yollar yapmak sermayenin genişlemek için yıkıma ihtiyaç duyduğunun en sade izahıdır. Bu bakımdan bu sabah Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da Türk ve Kürt ulusundan yaşamını yitirenleri, deprem öldürmedi, sermayenin ve sermaye devletinin örgütlediği bir katliamın kurbanları olarak; Türkiye ve Kuzey Kürdistan toplumunun yoksulları, halk kitleleri olarak görüyoruz. Bu katliamda yaşamını yitirenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Unutulmamalı ve bilinmeli ki bu deprem aynı zamanda; Irak, İran, Suriye, Ermenistan, Rusya, Kıbrıs vb. komşu coğrafya ve ülkelerde de hissedildi. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’dan sonra, Suriye ve Rojava’da, sayıları binleri bulan ölüm gerçekleşti. Suriye ve Rojava halklarına, işçi ve emekçilerine de dayanışma duygularımızı iletiyoruz.

Halkımıza ve devrimci demokrat kurumlara çağrımız; devletin, hırsız müteahhitlerin, bürokratların çok büyük katkısının olduğu bu katliamda yaralananlarla yardımlaşma, dayanışma ve arama kurtarma faaliyetlerini ortak organize edecek bir koordinasyonun oluşturulmasıdır. Aynı zamanda halk kitlelerine asıl katilin kim olduğunu işaretleyen ajitasyon ve propaganda edecek bir koordinasyon kurulması ivedi bir durumdur. Her katliam sonrası devrimci demokrat kurumların pasif kalınmasının sebebi bu tip katliamlara karşı ortak çalışmaları örgütleyememesinden kaynaklanmaktadır.

Bir çağrımızda  felaketler dönemi ve savaş ekonomisinin ayyuka çıktığı ve yeniden örgütlenen üretim vesilesiyle vahşi kapitalizm döneminin tekrar zuhur bulduğu günümüz dünyasında, halkımıza devrim için örgütlenme çağrısıdır. Halkımız iyi bilmelidir ki demokratik mücadele anlamlı olduğu kadar kapitalizmi ve emperyalizmi hedefine almayan, odağı iktidar ve devrim olmayan demokratik örgütlenmeler sahicilik barındırmamaktadır. Demokratik mücadeleyi devrim programının ve çalışmasının istismar etmediği hiçbir örgütlenme bu bahsini ettiğimiz felaketler dönemini sonlandıramayacağı gibi, işçi ve emekçilere karşı örgütlenen emperyalist kapitalizmin şiddetini de yok edemeyecektir. İşçi emekçi ve ezilen milyonların yaşamına çökecek, çok daha kapsamlı felaketler döneminin henüz başındayız demek için iktisadi veriler ve dünyadaki siyasi gelişmelerin okunması yeterlidir. Yakın zamana kadar Avrupa, ABD demokrasisinin yarı-sömürgelere taşıdığı yıkım sayesinde ayakta kaldığını gözlemleyebiliyorduk. Görünen o ki Avrupa demokrasisi ve ABD demokrasisi daralan pazar koşullarında bu durumu artık daha fazla taşıyamayacak ve kendi içsel dinamikleri ile tekrar ayağa kalkmak için savaşı ve faşizmi örgütleyecek diyoruz

Bu durumda emperyalist tekellerin uşağı ve işbirlikçisi Türk komprador burjuvazisinin çeşitli kliklerinin oluşturduğu TC devletinin faşizmi ve faşist uygulamaları yüz yıllık tarihinde eşi benzeri görülmedik yeni felaketlere de kapı aralayacaktır. Çözüm demokratik devrimin görevlerini yüklenmiş sosyalist devrim için çalışmaktan ve örgütlenmekten geçmektedir

Önceki İçerikDevlet gözetiminde Deniz Poyraz katledildi
Sonraki İçerikErdoğan’ın korkusu boşuna değildir!