Toplumu korku duvarlarıyla teslim alma politikası geçmişten bugüne süre gelen bir faşist devlet politikasıdır. Bu politikaya karşı yükselebilecek her sesi kesme gayesinde olan devlet aygıtı; işçilerden öğrencilere, gazetecilerden seçilmiş belediye başkanları ve siyasetçilere kadar herkesi hedefe koymuş durumdadır. Bu gerçeğe paralel şekillenecek bir direniş, zorbalığı meziyet gören egemenlere vurulacak güçlü bir darbe olacaktır.
Yönetemez duruma gelenlerin toplumu yönetmek için esirleştirme zihniyetine dün olduğu gibi bugün de olurumuz yoktur/olmayacaktır. Toplumun biriken devrimci enerjisi yönetenleri yönetemez duruma getirmişken nefes almak için “şirin cümleler”, “barış-çözüm” gündeme konmuştur. Fakat bizler faşist Türk devletinin bu karakterinin dün olduğu gibi bugün de bilincindeyiz. Egemenler bu saldırıların sessizce kabul edileceğini düşünmekteler, bundan dolayı da komik bir yumuşatma taktiği içine girmekteler.
HDK’ye dönük operasyon ve tutuklama saldırılarına yanıt devrimci-demokratik tüm kesimlerin ortak mücadelelerde buluşması olacaktır. Sermaye devletinin faşist saldırılarına karşı işçi sınıfı başta olmak üzere tüm demokratik ilerici güçlerin dayanışmayı büyütmesi elzemdir. 30 kişinin tutuklandığı #HDK operasyonları egemenlerin korkusundan kaynaklanan bir hezeyandır. Kitlesel karşı koyuşun gücü birleşik mücadeleden geçmektedir.