Türkiye devlet sınırları içinde Türk ulusu dışında baskı altında olan ulus olarak Kürt ulusu ve ayrıca Rum, Ermeni, Arap, Gürcü, Çerkez, Laz, Roman, Pomak vd. azınlıklar yaşamaktadır. Türkiye’deki siyasi yapı sadece ve sadece Türk ulusunu esas alarak Kürt ulusunu ve diğer azınlıkları baskı altına almıştır.
Orta Doğu’da bir dizi politik, siyasi gelişme olduğu gibi İran, Türkiye, Suriye, Irak devlet sınırları içinde dört parçaya bölünen Kürt ulusunun her bir parçasında da önemli siyasi gelişmeler ilerleme halindedir. Bu somut olgu Türkiye’de toplumsal başlıca çelişkiler arasında olan Türk burjuvazisi ile (bir avuç hain işbirlikçi Kürt burjuvazisi dışında) Kürt ulusu arsındaki çelişkiye etki etmektedir. Kürt ulusunun hakim Türk ulus devlet baskısına karşı mücadelesi geçici değil, sürekli niteliktedir. Ulus olması itibarıyla da Kürt ulusal sorunun çözümü Türkiye’de burjuva parlamentonun anayasal lütufu arasında değil, ulusal bağımsızlıktadır. ‘’Dil-kültür özerkliği’’ formülasyonunu aşmayan taleplerle ezilen ulusun sorununu çözecek nitelikte değildir.
Kürt ulusunun yağmalanmasında emperyalizmin yüz yıldır Türk burjuvazisine verdiği destek ulusal sorunda ekonomik içeriğini açıklamaya yeterli ve çarpıcı bir örnektir. Özcesi ezen Türk ulus burjuvazisi Kürt ulusunun pazarını yağmalarken, aynı zamanda işbirliğinde bağlı olduğu emperyalist burjuvaziye gerekli olan azami kârları sağlamaktadır. Emperyalist tekeller Kürt emekçi halkının vahşice sömürülmesinde ortaktır. Türk burjuvazisine emperyalizmin siyasi, askeri destek sunması Kürt ulusal direnişiyle Türk devletinin bu kadar uzun süre başa çıkması olanaksızdır.
Orta Doğu’da her önemli toplumsal politik, siyasi sorunların merkezinde emperyalist güçler vardır. Kürt ulusal meselenin içinde de aynı sömürgeci emperyalist ülkeler boy göstermektedir. Batı Kürdistan’da uykudan uyanan ve öz-yönetimleri kuran Kürtlere yanaşıp Suriye’deki uzun vadeli planları doğrultusunda elini güçlendiren ABD, Güney Kürdistan’da ise dengeleri gözeterek Kürtleri kontrol etmekte, Kuzey’de ise Türk devletine PKK’ye karşı istihbarat, teknik vs. sağlayarak başka bir dengeyi sağlamaktadır. Fakat her durumda baskı altında olan ve vahşi politikaların hedefinde olan Kürt ulusunun üstünde oynanan oyunlar söz konusudur. Lakin her şeye karşın iç pazarı belli bir seviyede gelişen Kürt ulusunun toplumsal ilişki biçimlerinde yaşayan gelişmelere denk düşen bir bilinçle siyasal hakları her koşulda savunabilecek toplumsal iradeye sahiptirler. Uykusundan uyanmış ve mücadeleye tutuşan bir ulus baskı ve zorla engellenemez.
Lafı dolandırmadan ezilen Kürt ulusunun kendini bağımsız bir devlet olarak örgütleme hakkını koşulsuz ileri sürmek, savunmak, ulusal baskıya karşı durup, Kürt ulusunun baskıya karşı gelişen hakkı, meşru ve devrimci mücadelesini desteklemektir. Ölümsüzlüğünün 51. yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya, daha henüz pek kimsenin Kürtlerden bahsetmediği 1970’lerin başında Kürt ulusuna uygulanan milli zulmü ayrıntılı biçimde deşifre etmiş, Kürt Ulusunun bağımsız devletini kurma hakkının koşulsuz savunulmasının neden vazgeçilmez olduğunu açıklamıştı. Türkiye’de Kürt ulusunun bağımsızlık hakkını dışlayan her formülün varacağı yer kocaman bir duvardır.
Bu bağlamda; IŞİD çeteleri Türkiye devleti ve emperyalistler eliyle Batı Kürdistan’da Kürt ulusunun kazanımlarına saldırmıştır. Türk hakim sınıfları IŞİD’e lojistik ve askeri açıdan destek sunmuş, moral kaynağı olmuştur. IŞİD’in Kobanê’ye yönelik saldırısı karşısında Türk devletinin sözcüsü Erdoğan meydanlarda “Kobane düştü düşecek” şeklinde haykırmıştır. Kobanê saldırısına Kürt ulusu topyekün direnişiyle cevap olmuş, Kobanê halkının yardımına binler seferber olmuştur.
Türk ulus burjuvazisi Kürt ulusunun kazanımlarına bir kez daha saldırmış, HDP eş başkanları Selahaddin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere onlarca Kürt siyasetçiyi tutsak ermiştir. Kobanê davası adı altında büyük çaplı bir dava açılmış, IŞİD’in yenilgisini hazmedemeyen Türk ulus burjuvazisi rövanşı bu şekilde almak istemiştir. Verilen ağır cezalarla Kürt ulusu cezalandırılmak istenmektedir. Lakin uyanmış olan Kürt ulusunun kazanımlarının bu türden saldırılarla yok edilemeyeceği Kobanê zaferiyle kayıt altına alınmıştır.
Kobanê direnişi ve zaferi Kürt ulusunun en ileri kazanımlarından biridir ve hiçbir güç bunun karşısında uzun süre duramaz. Kürt ulusun demokratik alanda temsilcilerinin cezalarla yıldırma girişimi Türk ulus burjuvazisinin yıllara varan inkar, asimilasyon ve yok etme politikasısının devamıdır.
Kobanê direnişi ve zaferinin sahiplenildiği gibi, “Kobanê davası” adı altında Kürt ulusunun kazanımlarına karşı gösterilen saldırılara karşı durulmalıdır.
Kürt ulusun kendi devletini kurma hakkı savunusu elzemdir. Kürt ulusuna dönük her türlü saldırının karşısında durmak, mücadele etmek günceldir; görevdir.
Biji Berhwedane Kobanê!
Yaşasın Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakkı!
Kobanê Tutsaklarına Özgürlük!
DEMOKRATİK HAKLAR PLATFORMU
(17 Mayıs 2024)